30 Aralık 2011 Cuma

Yep yeni bir yıllll :)

Genel istek üzerine ve de günün anlam ve önemi nedeniyle yılbaşı yazısı yazmalıyım ama ben ısmarlama şeyler yapamıyorum nedense şimdiden kastım vallahiii...Son yazımın tarihine baktım da bayağı bir ihmal etmişim bloğu malesef en büyük problemim istediğim şekilde hiç bir şeye yetişememek. Yarım yamalak yapılan işler beni hep huzursuz eder.Birşeyi yaptım mı tam yapmalıyım işte bu anlamda beynim hep dolu hep yapacak işler var ama saatler yetmiyor:(
 bundanmıdır nedir, sürekli dağınık bir beyinle dolaşıyorum, en önemlisi unutuyorum, not almaya karar verdim kendime defalarca nefis defterler renkli kalemler aldım ama not almayı unuttum bu sefer:))

Yeni yıla yeni bir başlangıç yapıp kendimi toparlama kararı aldım nasıl başarıcam bilmiyorum.Şu çinliler o kadar zihni sinir işler yapıyorlar, kafaya takılan bir tokmak icat edemediler mi? unuttuğum an şöyle okkalı bir vuruşla beni sallayıp kendime getirecek:)) ha bire telefonumun not defterine unutmamam gerekenleri not alıp sonra günlük olarak bunu takip etmeyi dahi unutuyorum:) neyseee ben bunu aşıcam, karalıyım neler aşmadım ki...

Şöyle bir düşündüm bu sene neler yaptım diye, ilk altı ayı ne kadar durağan geçtiyse son altı ayı da o kadar hareketli...Son senelerin en hızlı akan, en yoran, en mutlu eden, en heyecan verici altı ayı...hiç tatil yapmadan, burnumu biryerlere çıkarmadan, parmağımı denize sokmadan geçen günler...Şikayet mi ediyorum aslaaa günün her saatinde farklı şeyler yapmak, ordan oraya koşturmak, kendimi dik ve ayakta bulmak, ne istediğini bilmek, bu istekleri gerçekleştirmek için çaba göstermek, adrenalin...

Yeni yıl ise tabii yeni umutlarla dolu, herşeyin başı sağlık en çok istediğim bu, ailemin, dostlarımın sağlıklı ve mutlu olması... yalnız ben yıllardır hep aynı şeyi dilerim, iş, güç, para, pul nasılsa olur derim ama "şu evrene dileklerini at geri gelsin"," söylediğin her kelimenin enerjisi var"," cümlelerini doğru kur" şeklinde dönen dolaşan sözlere kulak kabartmaya başladım valla, evet kesin ben bir yerlerde hata yapıyorum dedim kendimce...bu nedenle artık isteklerimi belirtirken doğru cümleler kurmaya gayret göstereceğim bakarsın tutar :)) Evetttt ben yeni yılda, kendim, ailem ve dostlarım için sağlık istiyorum, işlerimi daha iyi yönetebilmek için güç, akıl ve fikir rica ediyorum, mümkünse bol bereket ve kazanç diliyorum... Herşeye gögüs gerecek kudret, ayakda dimdik durabilmek için enerji istiyorum...

İş anlamında umutlarım ve gerçekleşmesini umduğum planlarım var. Yaptığım işi daha iyi yapabilmek, daha özgün kılabilmek ve daha çok kişiyle paylaşmak istiyorum. Aileme özellikle oğluşuma daha çok vakit ayırmak istiyorum. Onunla yaptığımız doyumsuz sohbetleri daha uzun kılmak, akşam konuşmalarımızın, üzerini ne zaman değiştireceksin?, ne zaman ödev yapacaksın?, bilgisayarın başından ne zaman kalkacaksın? şeklindeki diyalogların dışına çıkması en çok istediğim... Sürekli didikleyen, can sıkan, her akşam aynı soruları soran sıkıcı anne modundan çıkmalıyım ben bile kendimi sinir bozucu bulmaya başladım:(( Yoğun bir iş günü ardında eve geldiğimde, yemek faslını bitirip kocamla sohbet edip, birlikte bir film izleme gücünü edinip, bir yerlerde uyuya kalıp akşamımızı rezil etmemek için çaba göstermeliyim...TV başında sürekli uyuyan yaşlı ninelere döndüm...aslında uyumuyorum sadece gözlerimi dinlendiriyorum ama kimse anlamıyor:)))) gün içindeki enerjim eve gelince kalmıyor, pilim bitiyor sanki ne yapmalı? ne etmeli? bu işe bir çözüm bulunmalı...Vitamin kürleri yapılıp vücudu ayağa kaldırmalı...bir check up yaptırılıp eksikler bulunmalı ve derhal yerine konmalı:))

Görüldüğü üzere bu yazı cıvımaya başladı, bu kadar uzun süre ciddi kalmaya bünye müsait değil iyisimi yeni yıl dileklerini kısa tutup ufak ufak uzamalı...
Gerek facebook'dan gerek blogdan bolcana konuştum bu sene, bana dayanıp dinlediğiniz ve desteklerinizi hiççç eksik etmediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum...Sizlerden aldığım övgüler, güzel sözler beni birşeyler karalamak adına çok yüreklendirdi...sayenizde kendimi ifade edebilecek, kafamı dağıtacak bir hobi edinmiş oldum...

Hepinize, öncelikle sağlıklı, başarılı, sevgi dolu, bolluk bereket içinde geçen bir yıl diliyorum...Adet üzerine seneye buluşmak ümidiyle sevgiyle kucaklıyorum...




25 Aralık 2011 Pazar

İstanbul,İstanbul olalıııııııııı

Çok acil birşey yoksa pazar günlerini genelde evde geçiririz.Zira heryer o kadar kalabalık ki ne yaptığın alış veriş, ne yediğin yemek, ne gittiğin sinema hiç birşey zevk vermiyor...Trafikte geçirdiğin zaman, park problemi derken evde ayaklarımı uzatıp keyf yapmak paha biçilmez bir hal alıyor...
Ofis için almam gereken birşeyler vardı hadi İkea'ya gidelim dedik tamam pazar kalabalık olur ama işimiz kısa nasılsa dedik de demez olaydık:(( İkea'ya gitmemiz onbeş dk.sürmedi otoparkta beş on tur attıktan sonra arabayı park ettik. Sonrası tahminimiz doğrultusunda gelişti evet çok çok kalabalıktı. Girdik hemencecik işimiz hallettik tam çıkıcaz Berti anne gelmişken Satürn'e bakalım mı dedi kıramadık ama farkında olmadan hayatımızın en büyük hatasını yapmışız sonra anladık:( ( Forum İstanbul'a girdiğimiz an mahşeri bir kalabalıkta bulduk kendimizi, gerçekden böyle birşeyle ilk defa karşılaşıyorum o koca alış veriş merkezinde yürümekte zorlanır bir halde ısrarla satürn'e girdik, gezdik, omuz omuza sarmaş dolaş nerdeyse:))) inanın abartmıyorum bir ailede nerdeyse on kişi çoluk çocuk, nine dede, ağlayan, böğüren, kendini yere atan çocuklar, hatıra fotoları çektiren sevgililer, kalabalığın içinde ayrı bir karmaşa. Benim tansiyonum düştü hepimizin karnı acıktı Davit çıkalım burdan dışarda yemek yiyelim dedi veeeeeee otoparka indik, çıkmak mümkün değil çıkış yolunda arabalar dizilmiş ilerleme hiç yok, egzoz  kokusu cabası derken baktık ki yaptıklarımız nafile, tekrar arabayı park edip doğru AVM'ye... içeri girdiğimde gerçekten ağlamak istedim. Hayatım boyunca kendimi bu kadar çaresiz hissettiğimi hatırlamıyorum:(( Yemek katına çıkıp şansımızı denemeye karar verdik...yemek katına çıkmak ayrı bir işkence kocaman yemek alanına tek bir yürüyen merdiven inip çıkıyor. Kalabalığı, izdihamı düşünün... bu nasıl bir mimari anlamış değilim zaten...neyse çıktık çıkmasına da etraf Kabe'yi tavaf eden hacılar misali...nasıl olmuşsa yemek almayı başarabilen ellerinde tepsilerle yer bulmaya çalışan insanlarla dolu kimileri umutlarını yitirmişler yerlerde oturarak yemeklerini yemeğe çalışıyorlar, bu görüntüden sonra benim tansiyon, moral yerle bir... aşağı inmek istiyoruz ama ne mümkün kuyruk var yürüyen merdivende, yok vallahi ölmek istedim...yaaa sabır diyerek aşağı indik belki aralarda falan cafeler vardır ümidiyle dolaştık ve Allah sonunda yüzümüze gülerek bu kadar sınamadan sonra önümüze çölde bir vaha gibi earth cafe'yi çıkardı...içeriye bir girdik nefis bir müzik, güzel bir dekorasyon, huzur, güler yüzlü personel müthiştiiii...sonrasında yemekleride çok güzel çıkınca gerçekten inanılmaz sıkıntı içinde geçen günümüz mutlu bir sonla bitmiş oldu...
Bugünden alınan ders, asla ve aslaaaaaaa pazar günü sokağa çıkılmayacak...çıkılsa da AVM'lerin önünden bile geçilmeyecek...

23 Aralık 2011 Cuma

Kadın olmak yada olmamak !!!

Hakikaten ben kadın olmakdan sıkıldım. Ben ne kadın olmayı ne de anne olmayı beceremiyorum sanırım:( Kendimi annemle kıyasladığımda yanından bile geçmediğimi fark ediyorum... Ben evinde vakit geçirmeyi seven, düzeni temizliği yada dekorasyonunu düşünen biri olamadım bir türlü... Şu ara bunları düşünecek vaktim de yok gerçi ama sanmayın ki olduğunda da farklıyım... mesela ev yangın alanı gibi olsa biri beni arayıp da hadi kahve içelim dese ben anında hazırlanıp kendimi dışarda buluveririm... Annem olsa asla kafasını dışarı çıkarmaz ev kırklanır, temizlenir dezenfekte edilir herşey pür düzen yapılır yemekler pişer ancak o zaman dışarı çıkar... Haftası planlıdır dışarı çıkacağı zamanları bilir ona göre herşeyi düzenler... gerçi ben planlı yaşamakdan nefret ettiğim için, benim hayatım anlık sürprizler üzerine kurulu gibidir ne zaman ne yapacağım belli olmaz... İşlerin yoğun olduğu zamanlarda zaten fırsat bulamıyorum ev- ofis -toplantılar derken ne eve ne gezmeye vakit kalmıyor tabii ammaaaa yoğunluğun az olduğu zamanlarda da kafamdaki tilkiler evinin kadını ol biraz, vakit ayır, bişeyler yap işte demiyor... kimi arasam, kiminle buluşsam nereye gitsem durumları ağır basıyor:)) bunun bir yolu yordamı yokmudur? basılı bir kitabı ... hiç mi kimsenin aklına gelmemiş "kadın olma sanatı" diye bir kitap yazmak? Kaç yaşıma geldim hala lay lay lom gidiyorum ne olucak benim bu gidişatımın sonu bilemiyorum... Evde yemek mi yok varsın olmasın neffissss bir omlet yanına harikaaaaa bir kahvaltı karınlar doyuyor işte maksat gönüller bir olsun:))) yada aşkımmm senin yaptığın o soslu makarna mükemmel oluyor hele salatan inanılmaz ben senin kadar güzel yapamıyorum en şirin yüz ifadesiyle buluşunca akan sular duruyor tabii (bu yazmı Davit'e okutmama yolları nedir?? ) En kötüsü de yemek bittikten sonra sofranın kaldırılıp makineye konması. Zulüm valla eskiden bulaşıklar elde yıkanırmış bunu düşünmek bile ağır geliyor. Düşünsenize eve on kişinin yemeğe geldiğini yemekten sonra as kendini kökden çözüm... Neyse şimdi bunları yazdım ama allahtan evliyim yoksa kesin evde kalırdım aslında pis pasaklı biri de değilimdir sadece önceliklerim farklıdır demek daha doğru... Problem de burda zaten kadınlar için güzel bir ev, güzel eşyalar, harika perdeler vs. şeyler önemlidir. Benim için ise bu tür şeyler sadece işlevsel olarak gerekli olduğu için var olan şeylerdir... Birde kadın kadın olmak var kii çok imrenipte asla olamadığım şey... topuklu ayakkabılar ince çoraplar, üzerine mini etekler, dekolteler vs...Topuklu ayakkabı ve ince çorabı bünyem kabul etmiyor birkere... O topukların üzerinde nasılda salına salına yürüyorlar, hayretler içinde kalıyorum. Hatta AVM'lerde bu şekilde alışverişe gelenleri görünce dehşete kapılıyorum. Yaa vallahi bende bir tuhaflık var galiba ayaklarım yeterince evrimleşememiş benim.  Zira ben topuklu ayakkabı giydiğim zaman bilin ki ya bir düğün ya özel bir gün falandır,gecenin ilerleyen saatlerinde ayakkabılarım elimde kül kedisi gibi dönüşüm garantidir... Dedim ya gerçekten bünye kabul etmiyor:)) Ya o ince çorap giydiğim an vücudumu tahta kuruları sarmış gibi oluyorum. Kaşın babam kaşın, yok yok ben kadın olmakdan vallahi vaz geçtim... Neyime yetmiyor düz babetler, pamuk çoraplar seksi olmak kimin umurunda  (yalan) şurda üç günlük ömrümü ızdırap içinde geçirmek var...
Kadın olmak yada olmamak... Erkek olmayı yeğlermiydim cevabım onca serzenişe şikayete rağmen yine de hayır, benim gibi zır pır sokaklarda kavga eden biri için erkek olmak ya dayak yemek ya da nezaretde gün geçirmek olurdu,,, kadınım bağırıyorum, çağırıyorum kimsenin gıkı çıkmıyor, kadın kafayı sıyırmış ilişmeyelim diyorlar, delidir ne yapsa yeridir:)))
Bu konu bitmez hatta ben buna 2, 3, 4 diye devam edeyim sevdim... Malzeme bol ama yarın ofise misafirlerimiz gelecek bi kendimize çeki düzen verelim, erken yatıp güzellik uykumuzu alalım:))
tez zamanda görüşmek üzere:)

19 Aralık 2011 Pazartesi

Teşekkürler...

Hep söylerim özellikle bizim ülkemizde el emeğiyle birşeyler üretmek çok değer bulmuyor. Malesef biz millet olarak hemen yargılarız ne ki yani almış boncukları dizmiş kolye olmuş işte... yada iki dakikalık iş...v.s. şeklinde konuşup, çok da üretmeyiz aslında... istisnalar yok mu tabii ki var ama oldukça azınlıkta...
Uzun süredir sancılı ve çok yoğun günler geçirdik yeni bir kolleksiyon oluşturmak öyle söylenildiği yada düşünüldüğü gibi kolay değil ciddi bir emek ve mesai isteyen bir süreç... her müşterimiz için ayrı bir sancı yaşarız biz, hepsinin beğenisi, hitap ettiği kitle ayırdığı bütçe farklıdır anlayacağınız hepsine ayrı ayrı elbise biçer beğenisine sunarız heyecanla...Bu sefer ki daha da başka, siz dostlarımızın beğenisine sunacağımız kolleksiyonu seçerken daha bir heyecan duyduk daha bir özendik zira biz hiç bir zaman direk alıcılarla yüz yüze gelmediğimiz için, insanların olumlu yada olumsuz tepkilerini göremediğimiz için aslında bu tür satışlar bizim için zorlu bir sınavdan farksız oluyor...İşin gerçeği verilen emek, gösterilen titizlik, herşey ama herşey tek başına bir anlam bulmuyor, eğer ona dokunan, beğenen, heyecanlanan sizler olmadıkça...
İşte biz cumartesi günü o anı yaşadık, heyecanımız bin kat arttı, iyi birşeyler yaptığımızı, doğru yolda olduğumuzu sizlerin katılımı ve beğenisiyle anladık bundan daha doyurucu, daha besleyici, gurur verici birşey yok sanırım.Öncelikle bana ve ortağıma bu güzelliği yaşattığınız için...şehrimizin zorlu koşullarında vakit ayırıp bizi onurlandırdığınız için, yaptığınız eleştirilerle gücümüze güç kattığınız için,arkadaşlığın,dostluğun hala var olduğunu, yapılan herşeyin birlikte güzel olduğunu gösterdiğiniz için, zarif hediyeleriniz, en önemlisi yanımızda olduğunuz için hepinize sonsuz teşekkürler...iyi ki varsınız...

13 Aralık 2011 Salı

meme kanseri mi ?? o da ne??

Geçenlerde bir arkadaşımın ablasının meme kanseri olduğunu öğrendim...bir memesi alınmış ve zorlu bir tedavi sürecine girmiş...Bir ande geçen Mart ayında kısa süre içinde yaşadığım gergin günler geldi aklıma... çoğumuzun ihmal ettiği kontrolleri malesef ben de atlamış ve pişmanlığın ne kadar zor olduğunu bazan insanın geri dönülmez yollar içinde nasıl kendini bulduğunu bizzat yaşayarak öğrenmiştim...
Benim kısa süreli hikayemin sonucu şükürler olsun ki yüz güldürücü oldu ama ya olmasaydı...Hani erkeklerin meşhur bitmeyen askerlik anıları vardır ya kadınların da doğumdan sonra şehir efsanesine dönen mamaografi anıları var... işte onlardan bir kaçını dinlediyseniz eğer gidip paşa paşa mamografi çektirmek zulme döner...hatta dönmez çektirmezsiniz...sonra...ben de bir çoğunuz gibi bu hikayelerden bol bol dinledim... rezil birşey...hayatımda hiç bu kadar canım yanmamıştı...kırkbeş dakika falan memen ezilip büzülüp şekil şemalden çıkıyor...gözümden yaşlar geldi vs... şeklinde bir sürü şey dinledim...ee gel sen de çektir bakalım...nerdeyse işgence aletlerinin arasına sokacaklar mamaografiyi...Neyse tüm cesaretimi toplayarak kendimi mamografi odasında buldum on dakika geçmeden tamam dedi çeken kızcağız neee bitti mii?? daha gözümden yaş gelecekti? bu kadar kısa süremez sen beni kandırıyorsun galiba?? şeklindeki  uzayan diyalogdan sonra kendimi dışarda buluverdim...bu kadar basit birşey için mii ben kıvrandım, erteledim, belki de hayatımı tehlikeye soktum??
bir kez daha anladım kii etrafa çok kulak vermemek lazım insanların o anki durumu, stresi, dayanma gücü her neyse sizden çoooooook farklı olabiliyor...en iyisi kulakları kapatıp kendi tecrübeni edinmek...o günden beri herkese aynı şeyi söylüyorum gerçekden anlatılanlar gibi değil son derece basit ve kısa bir işlem...Sonuç mememde bir kitleyle kendimi doktorda buldum...En önemli kısım bu aslında, doğru insanla karşılaşmak bu işe bir sıfır önde başlamak demek...benim karşıma son derece donanımlı, mesleğini seven, idealist, insan ruhuna hitap eden şahane bir insan çıktı...can sıkıcı şeyleri bana öyle bir anlattı ki içimde ne bir kuşku ne de korku kırıntısı kaldı...ertesi gün biyopsi yapıldı mamagrafiye daha çok stresle gittiğimi hatırlıyorum... güle oynaya biopsim yapıldı...doktorum bana yalan söylemedi, herşeyi, olabilecekleri tek tek anlattı beni son derece rahatlatarak sıkıntısız bir bekleme süreci geçirmemi sağladı..Sonuç tam da tahmin ettiği gibi geldi...sorun yoktu çok şükür kocaman mis gibi bir fibro adenom'um vardı:) amaaaa genelde takip edilmesi gereken bir sonuç olsa da büyüklüğü nedeniyle alınması gerektiğini söyledi bir hafta sonra kendimi ameliyat masasında buldum yine gülerek ve eğlenerek (sanırım ameliyathaneyi ucuza getirmek için beni güldürerek bayılttılar:)) ) sabah ameliyatımı oldum ...akşam hastaneden çıktım bir gün sonrada işime döndüm...O günden beri de doktorumun çalışmalarını, toplantılarını takip etmeye başladım ciddi bir farkındalık yarattı bende daha önce kulak asmadığım şeyleri dinlemeye araştırmaya başladım bilgilendikce meme kanserinden korkmakdansa neler yapabilirim? düşüncesi beni rahatlattı hem kendimi hem çevremi nasıl bilgilendiririm?  elimden ne gelir? benim gibi insanlarda farkındalık yaratma çabaları hem beni güçlü kıldı hemde çevremdeki dostlarıma, arkadaşlarıma bu konuyu biraz düşündürebilmenin, her daim sıcak tutmanın rahatlığını ve huzurunu verdi...Son zamanlarda meme kanseriyle ilgili yazılar, linkler toplantı bilgileri veriyorum bir çok arkadaşım merakla ne oluyor?? diye soruyor bana işte olan bu:)) kimse benden birşey istemedi sadece ben bunu görev edindim kendime...ben kontrollerimi sürekli erteledim...başıma küçük bir kaza geldi...insanın hayatının bir günde nasıl değişebileceğine yakınen şahit oldum...her zaman bu kadar şanslı olamayabiliriz...ben yaptım siz yapmayın düzenli kontrollerinizi yaptırın...Sağlık ve şans dolu günler sizinle olsun...
Her türlü bilgi ve eğtim programı için www.memeokulu.com inceleyebilirsiniz...

8 Aralık 2011 Perşembe

karamsarlık mı???

Üç gündür yazmıyorum...Hatırlatan sevgili takipcilerim sağolsun:)) Neden mi yazmıyorum vallahiii sizin için, benim içim kara sizinkileride karartmamak adına...İçim kara derken Allaha şükür bir sıkıntı yok kış gelip havalar kararıncaaaa bende aynen kışa giriyorum işte...bunun nedeni baharda doğmam mı, ikizler burcu olmam mı, yoksa tuhaf bir karakter olmam mı bilemedim...
Böyle zamanlar da kafayı bozup herşeyden uzaklaşma hissine kapılıyorum...herşeyi bırakıp bilmediğim bir ülkenin sokaklarında tek başıma dolaşmak kaybolmak istiyorum...Çantamı takıp sırtıma kalabalık,hareketli şehrin sokaklarında dolaşmak, keşfetmek, şarabımı alıp önüme saatlerce birşey düşünmeden etrafı izlemek istiyorum... nedense.. beni.tanıyanlar bilir sık sık gidesim var deyip dururum...neden ve neyden kaçmak istediğimi bilmeden sadece beni boğan yaşam karmaşasından uzaklaşıp kendi kendime kalma isteği belki de, hoş hep derim karmaşa, hareket, belirsizlik benim en beslendiğim şeyler olsa da bazan yok olmak geliveriyor içimden...İşte ben normal değilim valla hep uçlarda yaşama isteği var içimde ya çok hareketli ya da çok durağan...hayat benim için rutinleştiği anda ne yapacağımı bilmez bir durum yaşamaya başlıyorum kimi zaman herşeyden elimi ayamı çekip uzaklaşıyorum kimi zaman kalabalığın içinde kendimi yalnız buluyorum...Hal böyle olunca da beni her zaman gülen,çoooook konuşan, eğlendiren biri olarak tanıyanlar sanırım bayağıcana bir şok yaşıyorlar.... Biraz önce güneş açtı içimi kıpırdattı birden kimbilir belkide yarın pür neşe, enerji deposu, karamsarlıkdan habersiz bir şekide, umut ve mutluluk dolu bir yazıyla karşınıza çıkabilirim:)) 
Siz siz olun sakın benim gibi havalara kanmayın:)) zira hayat her dakikasını mutlu, mesut geçirmek için bize verilmiş bir hediye, ziyan etmemek gerek...

Sevgiyle...

5 Aralık 2011 Pazartesi

Posted by Picasa

Lise arkaşlarımla buluştuk...

L
Dün yirmibeş senedir görmediğim arkadaşlarımında dahil olduğu lise grubumuzla buluştuk...anladım kii bizim dönemimizdeki arkadaşlıklar araya uzun yıllar girsede kaldığı yerden devam ediyor...Aynı şakalaşmalar, aynı lakaplar, aynı hınzırlıklar, aynı samimiyet aynen devam...herkes hayat içinde kendine bir yol bulmuş kariyerlerinin doruk noktalarına ulaşmış çoluk çocuk sahibi olmuş ama içlerindeki çocuğu bir kenara bırakmamış...bir anda ortaokul, lise sıralarında bulduk kendimizi eminim ki hepimiz için unutamayacağımız şahane bir gün oldu...
Bizim zamanımızda çocuklar servislere binip semt semt, sokak sokak dolaşmadı. Hepimiz aynı semtin hatta aynı sokağın çocuklarıydık çoğumuzun aileleri birbirlerini tanırdı belkide ondan bizler kardeş gibi büyüdük...sınıfımızın erkekleri bizlere her zaman kol kanat gererlerdi hatta bizler için kavga ettikleri de çokk olurdu:)) Amaa şimdi bakıyorumda bizim yaptığımız yaramazlıklar bile zarar verici değildi...okul kırardık çoğumuzun aileleri bilirdi, okul kırıncada ne yapardık bomontiye gider okey oynardık en fazla... şimdi ki çocuklar gibi çok para olmazdı cebimizde  herkes cebindekini ortaya koyar para toplanır artık ne çıkarsa ona göre yol çizerdik kendimize...bomontide okey oynayıp çay içebilmek için üsküdardan modaya çoookk yürümüşlüğümüz vardır. Kim ne marka giymiş, ne çanta takmış biz böyle şeylerden habersiz büyüdük belki de ondan oğlum büyüdükce dehşete kapılıyorum 10 yaşındaki çocuklar bile artık arkadaşlarını kullandıkları cep telefonuna, oyun konsoluna, ayakkabı markasına göre seçer olmuş üzücüüü ama gerçek...
Lise yıllığımızda benim için yazılanlar:))
Neyse gelelim düne bol sohbetli, bol kahkahalı günün içine yanımızda olmayan arkadaşlarımızıda ekledik onları andık bazılarını telefonla taciz edip konferans görüşme bile yaptık:) kahvelerimizi içip fal bile baktık:)) nasıl geçtiğini fark etmediğimiz günü 17 Aralık'ta benim ofisde buluşmak üzere noktaladık.Tüm arkadaşlarıma kucak dolusu sevgiler, katıldığınız için hepinize çok teşekkür ediyor sıkı sıkı sarılıyorum hepinize...

3 Aralık 2011 Cumartesi

Sinir oldum ben yine...

Bugün ulus'a gidicem şişlide taksi bekliyorum...hemen sağ tarafımda park halinde bir araç var sanırım beş dakika kadar bekledim birden bana hareket eden birşeyin sürtündüğünü hissettim o kadar boş bulundum ki fark eder etmez havaya zıpladım sanırım:( tahmin edin bakalım bu ne?? yanımda park halinde duran araç geri geri çıkmak istemiş ben farkında değilim ama adam da benim farkımda değil nerdeyse b.. yoluna gitti durumları yaşamak üzereyim...kenara çekilmemle birlikte kendini şoför zanneden zatı muhteremle göz göze gelmem bir oldu... kendimi üzerine atlamamak için zor tutarak napıyorsun dedim adam olayın farkında değil  boş bakıyor...
Eyyyy istanbul da araba kullanan, aynaların saç taramak için olduğunu zanneden, sinyalin varlığından haberi olmayan, sokak ortasında durup sohbet edebilen, flaşörlerin sürekli yanıp sönmesinin gerekliliğine inanıp, tampon tampona gitmenin üstün bir meziyet olduğuna kanaat getiren, emniyet şeritlerinin kendilerine tahsis edilmiş yol olduğunu zanneden, jip kullanınca tüm kurallardan muaf olduğunu zanneden, sen kuyruk olmuş beklerken sağdan soldan devam edip en önde kaynak yapmanın makbul bir davranış olduğunu düşünen insancıklar bıktımmmmmm artık sizlerle aynı şehirin sınırları içinde olmakdan bunaldım çoook yordunuz beni yeter şöyle bir sallanıp kendinize gelin artık...
Neyseeee, o sinirle bindim taksiye kulağımda MP3 çalarım sakinleşmeye çalışırken baktım adamcağız birşeyler söylüyor kulaklığı çıkardım başladı bana memleket meselelerini  anlatmaya adam susuyor ben kulaklığımı takıyorum gördüğü halde tekrar konuşmaya başlıyor ben çıkarıyorum şeklinde bir de trafik eklenince yol bitmedi:(( belli kii pek konuşkan değilim yada seni dinlemek istemiyorum çok da açık belli ediyorum ama kimin umurunda adamın canı benimle sohbet etmek çektiii...yaa sabır çekerek katil olmadan arkadaşımın yanına zor attım kendimi neyse ki sonrası güzel bir sohbetle geçti de kendime geldim...
Sinir bozucu bir gündü geldi geçti...

2 Aralık 2011 Cuma

Güzel bir gün

Daha önce her taşın altında beni bulabileceğinizi söylemişmiydim? işte o taşlardan biri de son altı senedir hayatımda olan okul ailebirliği evet itiraf ediyorum ben gönüllü olarak çalışabileceğim heryerde olmak istiyorum.Bana müthiş bir enerji veriyor birilerine yardım etmek  bu anlamda bir işe yaramak inanılma haz veriyor...veriyor vermesine de onca işin arasında çok da yorucu oluyor. Geleneksel yılbaşiı kermesimiz yaklaşırken koşturmacada haliyle arttı bugün dört arkadaş eminönüne kermes alış verişine gittik.Saat 9:00 da gayet dinamik ve de heyecanlı olarak turumuza başladık. Eminönü dipsiz kuyu nerden girip nerden çıktığın belli değil...İlk durak şark han bütün çin malları orda hatta abartmışlar çinliler dükkan açmışlar yarım yamalak türkce ve vücut dili yardımıyla gayet iyi anlaştık:)) sanırım altı katlı bir han girmediğimiz dükkan sohbet etmediğimiz satıcı kalmadı. Adamların işi zor tabii her alış verişin sonunda yapılan pazarlıkta dört kadınla başa çıkamayacakları için gayet uygun alış veriş yapma olanağı bulduk...Öğlen yemek molası hasırcılar, mısırcılar, derken elimizde sayamadığımız kadar çok torbayla      
 kendimizi taksiye zor attık sonra doğru okula çıkışta hepimiz yorgun,  bezgin yinede yaptığımız işin hazzıyla mutlu, mesut herkes evine ben ofis yollarında buldum kendimi...Akşam evde yaşadığımız ufak bir kriz sonucu benim ofise gelmem gerekti:( (niye miiiii çünküüüü her zaman ki gibi  Berti performans ödevini son dakka yapmayı akıl edince ve de ödev çıkışı yazıcı  bozulup alınamayıncaa anne dellendiiii berti söylendiiii sonuç öğretmenle konuşuldu durum bildirildi ve anne ofise giderek ödev çıkışı aldıı herkes mutlu anne sinirli, yorgun, çatacak adam arıyor kıvamına geldi...Sonrası klasik eve gelindi yemek vs işleri halledildi...Uzun zamandır izlemek istediğim "Frida" yı izlemeye başladık ( bu arada Salma Hayek o kadar makyajla bile Frida kadar çirkinleşememiş ) sonrası tam bir Dilek film izliyor klasiği yine filmin sonunu göremeden kanepede uyuya kaldım:((
Anlaşıldığı üzereee, bu yazı'nın büyük bir kısmı akşam yazıldı ama sonu getirilemedi:)) bu yaşananlar düne ait:)) bugün çooooooook büyük bir değişiklik yapıp Eminönüne gidiyorum bu sefer iş için...
Hepinize. mutlu, mesut, neşeli, eğlenceli, şahaneeee bir gün diliyorum...

29 Kasım 2011 Salı

Tempo...

Dünkü o uppppp uzun yazıyı yazamadım:( neden mi?? çünküüüü uyudum...Dün planladığımız gibi gitmedi sadece kahvaltıyı tutturabildim:)) toplantı bugüne ertelendi tarabya'ya atolyeye gidildi ordan ofise dönüldü derken Berti aradı anneeeeeee nerdesin yarın fen sınavı var şaçlarım diken diken kalabalık bir cümle kurup en son sınav benim mi senin mi dediğimi hatırlıyorum:) Sonra eve gelip bana kızgın olan oğlumu yatıştırıp neleri çalıştığı kontrol edildi,bir kaç eksik tamamlandı.Sofra hazırlanırken Berti bugün okula renkli kartonla gimesi gerektiğini hatırladı:( kırtasiyeye gidip istenilen malzemeler tedarik edildi ve yemeğe oturuldu..sonrası malum bulaşıklar makinaya kondu ortalık üstün körü toplandı veee mutlu sonnnn...Davit hep birlikte zevkle seyrettiğimiz" The big bang theory"nin önceki sezonlarını indirmiş zevkle TV karşısına oturduk yanımda netbook, diğer yanımda Davit önümde TV :))  ilk bölüm bitti ikinci başlayana kadar iki ara bi derede Dilekk rüyalar aleminin en güzel yerinde... sonrası malum...derken benim yazıı başka bahara kaldı...amaa azimliyim o yazı mutlak yazılacak ve başlığıda "ben yaptım siz yapmayın" olacak ...
Neyse ki sabah enerjimi toplyarak uyandım.Hazırlanıp evden çıktım. Kulağımda  "Mamma Mia" soundtrack eşiliğinde daha da enerjimi toplayarak şarkıları bağıra bağıra söyleyerek ofise geldim... Nedense millet tip tip bakıp durdu kardeşim hiçmi şarkı söyleyen insan görmemiş bu millet bende mi tuhaflık bilemedim...
Bakalım gün bize neler gösterecek bugün herkese mutlu,enerjik kahkahnın eksik olmadığı bir gün diliyorum...

28 Kasım 2011 Pazartesi


Dakka bir gol bir :))


Bu iş fazla sürmez... ben kastım kendimi... mesajlar geliyor eee bu kadar mı? kaç saat oldu birşey yazmadın?? Günlük gazete çıkarmıyoruz burda valla kolaysa gelip siz yazın töbe töbe:)) Üstüme gelmeyin,  germeyin beni güya stres atmak için yaptık bu mekanı amaa biliyorum beni iyi tanıyanlar sürekli gaza gelmem gerektiğini biliyor, ne kadar maymun iştahlı olduğumu da yok bu sefer vazgeçmek yok siz,  yeter,  yazma, sıkııııllldık diyene kadar burdayım:))) Allah kolaylık versin tabii hepinize:)) 


Post it: Bugün yapılacaklar, sabah yeniköyde dostlarla kahvaltı, sonra ofis, sonra topkapıya toplantıya sonraaaa inşallah tek parça halinde eve dönüş... 
Akşam iyi olursam uzun zamandır paylaşmak isteyip de bir türlü fırsat bulamadığım bir konu hakkında detaylı upppppp uzun bir yazı yazmayı planlıyorum.Tabiii klavyenin başında uyuya kalmazsam:)


Beni özleyin...



























27 Kasım 2011 Pazar

Mutluyum, mutlusun, mutlu...


Pazartesi gününden beri ilk defa bugün hava kararmadan eve girebilmenin mutluluğu içindeyim... Geçen hafta Berti boy boy resimlerimi çekti, artık seni daha fazla görebileceğim diyerek bana  verem olma yolunda bir adım daha attırdı. Eskiden olsa çokktaann karalar bağlamıştım ama artık bunları aşmam gerektiğini öğrendim. Ben  büyüdüm galida bazı konularda daha bencil olmayı da öğrendim.Yoğun çalışıyorum, bir sürü yere yetişiyorum, bir sürü sorunla boğuşuyorum, gönüllü işlerle uğraşıyorum bu koşuşturmanın arasında arkadaşlarıma vakit ayırmaya gayret gösteriyorum ve çok yoruluyorum ama hayatımda hareket ne kadar çoksa   kendimi o kadar daha iyi hissediyorum  hattaa yaşadığımın farkına varmamda çoooook büyük  katkı sağladığını anladım... Anladım kii insanın çevresini mutlu etmesi için önce kendisini mutlu etmesi gerekiyor. Ben mutlu olma yolumu buldum eskiye göre hayatla, kendimle, dostlarımla daha barışık yaşamanın keyfini çıkarıyorum şimdi. Biliyorum ki mutlak herkes için bir yol var henüz keşfedememişlere tekrar tekrar denemeye değer diyorum.

25 Kasım 2011 Cuma

Selam,,,

Çok düşündüm... blog dünyasının bana ihtiyacı olduğuna karar verdim...baktım bu taşın altında ben yokum şaşırdım  nasıl atlamışım... bunca yıldır kendimden yoksun bırakmışım bu alemi:)) neyse nerden dönsem kardır artık ben de burdayım...
Facebook yetmedi, iki cümle yazı, bir resim beni kesmedi...benim gibi geveze ve sürekli homurdanan biri için daha uzun cümlelerin kurulabilceği bir platform şart oldu...ne yazacağım konusunda pek kararlı değilim ben öyle romantik yada felsefi şeyler yazacak biri hiiiiç değilim  yazsam yazsam gün içinde sıkca yaşadığım beni hasta eden çoğu zaman çingar çıkarıp kavga ettiğim roman olacak diyalogları, trafik tacizcilerini, birbirine tahammül edemeyen, saygısız neandertalları, karşı olduğum, gıcık olduğum herşeyi yazabilirim...Bu işi devam ettirebilirmiyim ne kadar sürer bu heves onuda bilmiyorum...bekleyip görücez:)