20 Temmuz 2012 Cuma

Hapı yuttummmm!!!!

Epey olmuş yazmayalı, bir sürü bahane bulur insan ama en önemlisi galiba keyifsizlik... Ben eğlenceli konularda yazmayı seviyormuşum meğer keyif olmayınca elim klavyeye gidememiş bir türlü...Yoğun ve güzel bir günden   hepinize selam olsun...


Bilen bilir, doktor ilaç dedin mi aklım çıkar benim…oğlan 12 yaşına geldi hala en basit calpol verirken bile her seferinde prospektüsü yalar yutarım, artık Berti bile benimle dalga geçiyor çocuğun maskarası oldum bu yüzden… başım ağırır Davit bana ağrı kesici getirir her defasında hapın üzerini okurum doğru ilaç mı diye... hal böyle olunca gittiğim doktorlara neler çektirdiğimi anlatmama gerek yok çoğu benden sonra mesleğe veda etmiş yada etmeyi düşünmüştür kesin:))

Neyse, yıllardır çektiğim kafamdaki egzama yada sedef (henüz doktorlar çözemedi) yüzünden birkaç doktorla kavga ederek tedaviyi bıraktığım sorun  had safhada nüksedince yine doktor yolu göründü bana… muayene sonuçu ne olduğuna karar veremeyen doktor beni bir dolu ilaçla gönderdi…eczaneye gittiğimde  bir yapma ilaç, bir losyon, bir merhem, bir şampuan ve en önemlisi bir antidepresanı elime tutuşturdu eczacı…eve gelip tüm ilaçlar masaya serilerek prospektüsler okunmaya başlandı tabiii asıl panik yapma ilaçta okunacak hiç bir şey yok kocaman kahve rengi şişeyle bakışırken , acaba içinde ne var? Doğru maddeleri koydu mu? sorularıyla başbaşa kaldım. Ben böyle pimpirik olduğum için her şey benim başıma geliyor tabii zira bundan önce ki doktorla kavga nedenim yine öyle yapma bir ilacın içine katılması gereken yumuşatıcı maddeyi reçeteye yazmayı unutmuş ve ben günlerce düşündükten sonra çaresiz kafama sürdüğüm bu solisyon kafamı asfalta çevirmişti doktoru aradığımda aaa yazmamışmıyım diyerek beni çıldırtmış bir ay  kafamı yumuşatmak için ne çileler çekmiştim...

Kafam zaten o kadar feci ki daha kötüsü olamaz diyerek çaresiz kullanmaya başladım ilaçları sonuç neyse ki mükemmelll !!! fakat  asıl içimi kemiren antidepresan bir hafta yarım doz sonra tam doz kullanmalıyım…on gün düşündüm içmelimiyim ? ya beni uyutursa ? uyuşuk dolaşırsam ? kafamda binbir tilkiyle düşünen adamın yanına gitmek üzereyken Davit olaya son noktayı koydu bu ilaç içilecekkkkkkkkkk….bir doz seni öldürmez…uyutup uyutmayacağını düşünerek anlayamazsın  ve bunun gibi bir sepet cümleyle elime hapı ve suyu tutuşturdu ben de çaresiz bir  çocuk tavrıyla hapı yuttummmmm….veeee bekleyiş başladı  her dakika kendimi kontrol ederek bir yarım saat geçti artık psikolojik mi gerçek mi bilemiyorum iki kadeh şarap içmiş gibi oldum ohhh süper bir mutluluk bir kıkırdama  yada hapı yuttum ama hala hayattayımın verdiği mutlulukla bir güzell oldum sormayın gitsin…. Yarım dozluk bir haftalık süreç gayet iyi bir şekilde atlatıldı, sıra dozu tamamlamakta ama sil baştan ben yine tam doza geçmek için bir on beş gün daha bekledim. Yine aynı baskılarla ilacı fazlalaştırarak içme cesareti gösterdim…bir kutu ilacı bitirdim şahaneyim:) hasırım yansa mısırım yanmaz durumdayım….Berti gece yatakta kıpırdansa uyanıp kontrol eden ben, gece sıcaktan evde dolaşıp  uyuyamayan, gecenin bir vakti TV seyreden oğlum için , sıcak uyuyamamış çocuk deyip öbür tarafına dönerek uyuyan bir anne oluverdim….Bu olayı anlatığım annem o günden beri gece uyuyamıyormuş çocuk uyku sersemi evden çıkıp giderseymiş anladım ki herkese bir antidepresan lazım:))

 Hayat bir film şeridi gibi akıp giderken, ben daha önce kendimi sıkıp kahrettiğim her şeye gayet normal bakmaya başladım çokkkk mutluyum:) Daha önce neredeymiş bu  mucizevi hap  içelim güzelleşelimmmmm:)










28 Şubat 2012 Salı

Yıkılmadım ayaktayım!!!!!!!!!!

Kabus dolu bir haftadan sonra kocaman bir ohhhhhhhhhhhh çekerek, ofisime kavuşmanın mutluluğuyla herkese selam olsunnnnn !!!!!!!!!!!!
Hastalık kötü  tamam, kimse istemez, kimseye göre değil okey ammaaaaaaaa bana göre hiççççççççççç değil...dışarda olmadığımda, birşeylerin peşinde koşmadığımda ben bitkisel hayata giriyorum bunu bir kez daha anladım:(((
Çarşamba günü annem, ablam, ezgoşum keyifle düğün alış verişi için via port'a gittik.Herşey süper başladı o mağaza senin bu mağaza benim elbiseler bakıyoruz sabırla giyinip soyunuyoruz şahaneeee...derken benim telefonum çalıyor okulun hemşiresi canım şükran hemşire...sesini her duyduğumda olduğu gibi kalbim sıkışıp ağzıma geliyor...Berti ateşli başı çok ağrıyor iyi değil, ben ilaç veriyorum gelip alırsanız iyi olur...Ben okuldan yaklaşık 50-60 km.uzakktayım... neyse Davitle konuşuyorum gidip alıyor bu arada ilaç etkisini gösterdiği için Berti daha iyi... konuşuyorum gelmene gerek yok anne ben iyiyim diyor sesini duyunca rahatlıyorum ama tabii hiç birimizde heyecan ve huzur kalmıyor...yarım saatte bir konuşarak, bir dolu trafikle boğuşarak akşam eve dönmeyi başarıyorum...Gece ateşli geçiyor boğaz enfeksiyonu teşhisi koyarak tedaviye başlıyorum:) ertesi gün gayet iyi uyanıyor ateş olmadığından rahat bir gün geçiriyoruz hatta şımarıyoruz da şımarıyoruz...çocukluğumdan hatırladığım en düzel karelerden biri de ben hastalandığımda evdeki durumum, bir anda kraliçe oluveriyorum annemle babam bir dediğimi iki etmiyor...en güzelide odamda yatmak zorunda değilim salonda TV'nin karşısında bir yatak hazılanıyor benim için keyfi sormayın gitsin...annemle babam sürekli pervane şeklinde ben de kaprislerin biri bin para ama hiç üşenmiyorlar bir dediğim iki olmuyor...Düşündükce yüzümde ki hınzır gülüşü görmeniz lazım...Bertininde büyüdüğünde yüzünde aynı gülümsemeyle çocuğuna bakmasını istiyorum...
Cuma günü uyanıyoruz ateşsiz bir gece ama Berti öksürmeye başlıyor...atlattığımız alerjik öksürük günlerinden kalma hassasiyetim çok bu konuda canım sıkılıyor ama yapacak bir şey yok...Bu arada kayınvalidem iyi değil sanki sabah Davitle konuşuyoruz...Riva arıyor bir kahve içmek için sözleşiyoruz...biraz nefes almak iyi gelir diye çıkıyorum...Birkaç saat sonra telefon Davit, annem iyi değil doktora götürüyorum diyor.Koşarak eve dönüyorum...Berti'nin öksürük gittikçe artıyor ben boğulmak üzereyim...hastaneden haber geliyor anne'de yine anfeksiyon bu sefer ciğerde pazartesiye kadar hastanede kalması gerekiyor:(( Berti'nin öksürüğü tavan ve ben ağlamak istiyorum...Davit annesiyle ben Bertiyle başbaşa...canım gittikçe sıkılıyor öksürüğün gidişatı bana alerji günlerini hatılatıyor, Mart ayı geliyor eskiden en şiddetli ataklarını geçirdiği dönem hemen alerji ilacına başlıyorum gece ateş yine çıkıyor sinir bozucu bir gece daha geçiriyoruz...alerji ilacının ikinci dozundan sonra öksürükde ciddi bir azalma oluyor benimde keyfim yerine gelmeye başlarken, hapşurmaya başlıyorum derken kendimi bir anda feci nezle olarak buluyorum...sonra Berti'de hapşu demeye başlıyor derkennnnn önümüzde bir rulo tuvalet kağıdı ve etrafta sümüklü mendillerle buluyoruz kendimizi:))) bir Berti hapşuruyor bir ben sonuda Davit çok yaşa demekten yoruluyor:))) Pazar gününü bir kanepede Berti diğerinde ben burun silerek geçiriyoruz ama yinede mutluyum oğluşumun öksürüğü çok çok azalıyor...akşama kadar birlikte dört tane film, on bölüm the big bang theory, bir kaç house izleyerek geçiriyoruz...
Pazartesi günü telefonumda dokuz cevapsız çağrı bularak uyanıyorum...vee bir anda jeton düşüyor okulda kahvaltıya davetliydik ve ben o kargaşada tamamen unuttuğumdan haber dahi veremiyorum herkes meraktan ölmüş çünkü benim yapacağım bir davranış değil:)) bir terslik varsa mutlak haber veririm ama işte düşünün halimi....Neyse herkesle görüşüp durum bilgisi verdikten sonra oğluşum uyanıyor gayet iyi...dünkü nezleden ses tonlarımızın güzelliği haricinde ikimizde emare kalmamış ikimizin de yüzü gülüyor,öğlen anne hastaneden taburcu olup eve dönüyor ve mutlu sonnnnnn:))
Bugün Berti'ye bin tane söz verdirerek okula gönderdim, asla dışarı çıkmayacak, koşup terlemeyecek, servis alanına giderken kabanını giyinecek, şapkasını takacak vs...offffffff tamam anneeeeeeeeeeeee diyerek servise bindi bende hemen hazırlanıp kendimi dışarı attım...hiç hoşlanmadığım kar bile güzel geldi bana başımda kar taneleri uçuşurken yürümekden ilk defa zevk bile aldım diyebilirim...Hayatta en büyük hazine sağlık, gerisi bize kalmış, şekillendirmek, eğlenceli kılmak, zevk alınacak hale dönüştirmek işte bütün sihir bizde saklı...Bu illüzyonda hepinizin iyi birer illüzyonist olması dileğiyle...



6 Şubat 2012 Pazartesi

Tatil bittiiiiiiii

Tam bir ay olmuş yazmayalı...Ayın ilk yarısı yoğunluktan sonraki yarısı tembellikten elim klavyeye gidemedi bir türlü...Arayan soran merak eden tüm dostlara teşekkürler...
Yarı yıl tatiliyle birlikte ben de işleri biraz rolantiye alıp oğluşla vakit geçirmeyi düşünürken kar da üzerine tuz biber oldu...İlk hafta Berti hasta olup ikinci hafta kar yağınca bize esmer günler düştü:)) planların hepsi suya düşüp evde mahsur kalındı. Bundan pek de hoşnut olundu, çok uzun zamandır hiç bu kadar dip dibe, burun buruna kalmamıştık:))
İlk hafta kutlu karne haftası kutlandı, bir çok defa alış veriş merkezine gidilerek kendine hediye şeçmeye çalışan oğlum sonunda istediğim hiçbir şey kalmamış galiba her istediğim alınmış diyerek eve döndü anne dayanılmaz bir mutluluk yaşadı:)) sinema, günlük alış veriş, lise ve üniversite arkadaşlarıyla yapılan doyumsuz buluşmalar dışında   kalan zamanlar evde yemek yapıp yiyerek, tv karşısında tembellik yaparak, bir kaç işle ilgili görüşme yaparak geldi geçti...Berti bilgisayarla bütünleşti, yemeklerini dahi can dostunun başında yedi...Neyse ki sinema gecemiz aksamadan devam etti azimle kar kış demedik film izledik, çatlayana kadar yedik içtik... yediğimiz herşey hareketsizlikten münasip yerlerimize yerleştirip vicdan azabı çektik, olsun dedik, tatil dedik, veririz dedik içimizi rahatlattık:)))
Onbeş gündür kaçan ipin uçlarının toparlanması gereği fark edilerek dün akşam Bertiyle ilk konuşma yapıldı.Okulla birlikte artık bilgisayarın kısıtlanacağı söylendi, kendisini tek mutlu eden şeyin elinden alındığı bunun haksızlık olduğu cevabı alınarak anne hafif vicdan yapsada kararından dönmedi...Artık erken kalkacağı için erken yatması gereği tartışıldı, homurtular ve itirazlar bertaraf edildi...Tati öncesi boşaltılan okul dolabı, itinayla paketlendi okula götürülmek üzere hazırlandı...
Veeeeeee gün altı otuzda saatin çalmasıyla başladı aslında başlamaya çalıştı zira saat defalarca kapatldı yataktan kazınarak kalkıldı...Bertiyi nasıl kaldıracağımı düşünerek odasına gittiğimde oğluşumun uyandığını görüp sevinç gözyaşları döküldü...Kahvaltı, okul yemeği hazırlandı herşey paketlenip servise hazır edildi...Berti servise ben arabaya binerek okul yolu tutuldu,dolap malzemeleri ıkına sıkına sınıfına taşındı dolaba yerleştirildi ve ofise gelindiiiiiii....
Ben miii ben daha işe adapte olamadım görüldüğü üzere bilgisayar başında vakit geçiriyorum:))
İnsanoğlu böyle işte bünye herşeye kolay alışıyor benim gibi hop hop zıp zıp biri bile tembelliğe alışveriyormuş:) Gün kendini topalayıp eski tempoya dönme günüdür...
Hepinize enerji dolu, mutlu, sağlık dolu bir hafta diliyorum...

6 Ocak 2012 Cuma

Bu da bana kapak olsunnnn!!!

Düşünüyorum da benim annem ve babam ne kadar şanslılarmış...Üç çocuğuna birden üniversite okutmuşlar, ne ders, ne ödev, ne veli toplantısı, ne kurs ne özel öğretmen bunların hiç birinden habersiz...sessiz...sakin...kendi halinde.


Okuldan eve geldiğimde ,ayakkabılarımı bir yere kabanımı, çantamı başka bir yere fırlattığımı hiç hatılamıyorum ben. Bir şeyler atıştırıp hemen ödevlerimin başında bulurdum kendimi, kimse beni uyarmadan, tek kelime etmeden...ödevlerimi bitirip kendime kalan zamanın keyfini çıkarmak gibisi yoktu benim için.
Tamam şimdi ki kadar çok uyaran yoktu etrafta TV bile ben ilk okula giderken evimize girmişti, ondan öncesi evinde TV olan komşu teyzelere gidip çay, kahve, sohbet eşliğinde gürültüden tek kelime anlamadığımız ama karşısında olmaktan zevk duyduğumuz anlardı. Benim dönemimdeki çocuklar oyuncakla oynar, her ay düzenli çıkan Ayşegül kitaplarını ezberlemekle gün geçirirdi haa bi de gazeteler bazan kartondan bebekler ve kıyafetlerini verirdi onları kesip giydirip soyundurmak en zevk veren şeylerdi ...
Şimdi, bilgisayar, oyun konsolları, mp3 çalarlar, sürekli yeni çıkan dünya paralar dökülen oyunlar vs...ee tabi çocukların ders çalışmaya ne halleri ne de vakitleri kalıyor haklı olarak:)) bunları anladım da yine de herşeylerini bir yerlere fırlatmalarını, bu kadar dağınık olmalarını, bu kadar rahat olmalarını inanın anlayamııyorum....hasırları yansa mısırları yanmaz durumda hepsi ama heppsiiii.


Kesin bir yerlerde hata yapıyoruz ama nerde...bazan bu işleri başımıza psikologların açtığını düşünmüyor değilim...bizim zamanımızda annelerimiz, çocuklarınızı nasıl yetiştirmelisiniz diye kitap mı okurlardı? yada ufacık birşeyde pedegoglara mı koşarlardı? bu kadar çocuk odaklımıydı aileler...Bizler daha hamileliğin ilk haftasında kitaplar okumaya, pedegoglardan yardım almaya başladık her şey mükemmel olmalı, en güzel, en zeki, en başarılı, en yetenekli çocuklara ulaşmak için insan üstü çabalar göstermeye başladık...daha üç yaşlarına gelmeden, baleye, spora, resime aktiviteden aktiviteye koşturur olduk...bırakmadık evde oyuncaklarıyla oynasınlar, oyuncak dışındaki şeylerle hayal kurup birşeyler yaratsınlar...vallaaa bi rahat bırakmadık çocukları şimdi de şikayet eder olduk galiba...bu kadar doyumsuz, bu kadar mutsuz, hiç bir şeye değer vermeyen, hayal kurmayı, beklemeyi, çaba göstermeyi bilmeyen çocuklar yarattık elbirliğiyle...


Bu aralar çok kafa yorduğum bu konuda yine de çaresiz durumdayım...kendisinin ön ergen olduğunu söyleyen, öğretmenlerinin hem kişilik hem akademik başarısından çok memnun olduğu oğlum evde başka bir çocuk oluveriyor. Tüm başkaldırılar bana farkındayım sakinnn olmalıyım...


Geçen hafta yaşadığımız küçük bir olayla yazıma son veriyorum...Sosyal sınavından bir gece önce her zaman ki gibi sınava son gece çalışılıyor anne lütfen yardım ett arkadaşlarım hep anneleriyle çalışıyor sen beni yalnız bırakıyorsun... yine damardan kurulan cümlenin sonunda kitabı elime alıyorum yığınla konu bir gecede çalışmak mümkün değil delleniyorum susuyorum...beraber okuyoruz, sonra soru soruyorum hepsi çorbaaaaa, dayanamıyorum söylenmeye başlıyorum, bir daha okuyoruz, tekrar soruyorum pek değişen birşey yok...bağırmaya başlıyorum, kızıyorum, sabrım doluyor bırakıyorum....bizim ön ergen sinir yapıyor oda bana bağırıyor ne kadar kötü bir anne olduğumu söylüyor, hiç yardımcı olmadığımdan yakınıyor, kapılar çarpılıyor ve yatılıyor...
İki gün sonra anne sosyal sınavından kaç aldım biliyormusun?? ben cevap veriyorum inan duymak dahi istemiyorum...duysan iyi olur anne seksendokuz bu da sana kapak olsunnnnn...o kadar kızmana değdi mi???


Sevgi ve selamlar...

2 Ocak 2012 Pazartesi

İşte geldi yeni yılllllll

Günlerdir öldürdük kendimizi, yılın muhasebesini yaptık,düşündük taşındık, eksikleri not aldık, yapamadıklarımız için hayıflandık,yapabildiklerimizi düşünüp derin bir nefes aldık mutlu olduk...Alışveriş çılgınlığı yaşadık, ne de olsa yeni bir yıla giriyoruz, sevdiklerimizi mutlu etme zamanı dedik, çoluk çocuk coştuk da coştuk...Planlar yapıldı, kıyafetler hazırlandı herşey tam tekmil büyük gece geldi...geldi de noldu başımız göğe mi erdi...


Sabah yeni yılın ilk günüyle gözümüzü açtık ne değiştiiii, aynı yatakta uyanıp, aynı masada aynı kahvaltıyı yaparak güne başladık...başlamak denirse buna geceden kalma baş ağrısı, yorgunluk, tatsızlık...ertesi günü düşünüp yapılması gerekenler sıralandı film şeriti gibi gözümde...


Allah'tan imdadıma her sene hiç kaçırmadığım Viyana Flarmoni orkestrasının müthiş yeni yıl konseri yetişti...Ruhumu şenlendiren nefis müzik ziyafeti sonrasında, pazar günün olmazsa olmazı mutfak alış verişi yapıldı. Eve gelinip mutfağa girilerek bir daha çıkılmadı:)) ertesi günün yemeği hazırlandı, Berti'nin okulda yemesi için nefis salata ve sandviçleri hazırlandı streçlenip dolaba kaldırıldı.Birkaç dakikada bir Berti'ye ödevleri hatırlatıldı. Bir saatlik ödev beş saatde bitirildi. Anne kendi kendine sinir krizleri geçirdi..

Odasını sıkıldığı için kullanmayan oğluş salonun her bir köşesini çanta, defter, laptop, ayakkabı, psp , bilumum kağıtlarla tımarhaneye çevirdi. 
Anne baba oturup bir çay keyfi yapmak için koca salonda yer bulamadı...nedense ortalarda avaz avaz bağıran bir kadın bulundu...daha sonra ortalık saniyesinde oturulur hale getirildi...çaylar içildi ödevler bitmeyen senfoniye döndü...anne sinirinden iki paket çekirdek yiyip göbeğine bakarak pişmanlık duydu daha sinirlendi.Anne uyuya kaldı, ödevlerim bitti beni yatırırmısın sözcükleriyle uyandırıldı...uyandırıldı ama daha tuvalete gidilip su içme faslı bitmeden uyandırıldığı için sinirlerine sinir ekledi...veletişko yanaklardan öpülüp sıkı sıkı sarılarak yatırıldı...veeee anne kendini yatağın sıcaklığına teslim ettiii...



Sabah altıda çalan saat hırsla kapatıldı, onbeş dakika sonra çalan telefon bertaraf edildi.Berti'nin çalan telefonuyla son ihtar alınarak yataktan kalkıldı...yirmi dakika kadar süren çabayla Berti yataktan sökülerek alındı bu arada kahvaltısı hazırlandı.Bir gözü açık diğeri kapalı halde ağzına birşeyler tıkıldı veeeeee yedi otuzda servise yetiştirildi...


Kahvaltı yapılırken laptop açıldı kaçırılan gündem yakalandı...Facebook'da kimler ne yapmış ne etmiş itinayla gözden geçirildi,günaydın yazısı yazılarak hazırlanılıp evden çıkıldı...
Buz gibi hava yüzüne değince derin bir nefes alınıp, kulağında şahane bir müzikle ofisin yolu tutuldu...


İşte tipik her daim yaşanan yeni yılın ilk günleri böyle geçti bizde, anladığınız üzere başımız göğe ermedi takvimde küçük bir değişiklikti sadece bu kadar büyütmeye ne gerek vardı...
Aslında yeni yıl değil, gözümüzü açtığımız her yeni gün bir umut,başka bir heyecan...bu umudu ve heyecanı hiç kaybeymeden, her daim her gününüz, yeni yıl sevinci ve coşusuyla dolsun....


Bu arada genel istek üzerine bu yazımdan itibaren, yazı karakterimi değiştiriyorum...Aslında bu karakterin beni çok yansıttığını söylesemde, okumakta zorlandığını söyleyen başta Davit olmak üzere diğer dostları kırmamak ve onları daha fazla yormamak adına yapılan küçük bir değişiklik inşallah bunu beğenirsiniz yoksa şansınızı fazla zorlamayın derim:))



30 Aralık 2011 Cuma

Yep yeni bir yıllll :)

Genel istek üzerine ve de günün anlam ve önemi nedeniyle yılbaşı yazısı yazmalıyım ama ben ısmarlama şeyler yapamıyorum nedense şimdiden kastım vallahiii...Son yazımın tarihine baktım da bayağı bir ihmal etmişim bloğu malesef en büyük problemim istediğim şekilde hiç bir şeye yetişememek. Yarım yamalak yapılan işler beni hep huzursuz eder.Birşeyi yaptım mı tam yapmalıyım işte bu anlamda beynim hep dolu hep yapacak işler var ama saatler yetmiyor:(
 bundanmıdır nedir, sürekli dağınık bir beyinle dolaşıyorum, en önemlisi unutuyorum, not almaya karar verdim kendime defalarca nefis defterler renkli kalemler aldım ama not almayı unuttum bu sefer:))

Yeni yıla yeni bir başlangıç yapıp kendimi toparlama kararı aldım nasıl başarıcam bilmiyorum.Şu çinliler o kadar zihni sinir işler yapıyorlar, kafaya takılan bir tokmak icat edemediler mi? unuttuğum an şöyle okkalı bir vuruşla beni sallayıp kendime getirecek:)) ha bire telefonumun not defterine unutmamam gerekenleri not alıp sonra günlük olarak bunu takip etmeyi dahi unutuyorum:) neyseee ben bunu aşıcam, karalıyım neler aşmadım ki...

Şöyle bir düşündüm bu sene neler yaptım diye, ilk altı ayı ne kadar durağan geçtiyse son altı ayı da o kadar hareketli...Son senelerin en hızlı akan, en yoran, en mutlu eden, en heyecan verici altı ayı...hiç tatil yapmadan, burnumu biryerlere çıkarmadan, parmağımı denize sokmadan geçen günler...Şikayet mi ediyorum aslaaa günün her saatinde farklı şeyler yapmak, ordan oraya koşturmak, kendimi dik ve ayakta bulmak, ne istediğini bilmek, bu istekleri gerçekleştirmek için çaba göstermek, adrenalin...

Yeni yıl ise tabii yeni umutlarla dolu, herşeyin başı sağlık en çok istediğim bu, ailemin, dostlarımın sağlıklı ve mutlu olması... yalnız ben yıllardır hep aynı şeyi dilerim, iş, güç, para, pul nasılsa olur derim ama "şu evrene dileklerini at geri gelsin"," söylediğin her kelimenin enerjisi var"," cümlelerini doğru kur" şeklinde dönen dolaşan sözlere kulak kabartmaya başladım valla, evet kesin ben bir yerlerde hata yapıyorum dedim kendimce...bu nedenle artık isteklerimi belirtirken doğru cümleler kurmaya gayret göstereceğim bakarsın tutar :)) Evetttt ben yeni yılda, kendim, ailem ve dostlarım için sağlık istiyorum, işlerimi daha iyi yönetebilmek için güç, akıl ve fikir rica ediyorum, mümkünse bol bereket ve kazanç diliyorum... Herşeye gögüs gerecek kudret, ayakda dimdik durabilmek için enerji istiyorum...

İş anlamında umutlarım ve gerçekleşmesini umduğum planlarım var. Yaptığım işi daha iyi yapabilmek, daha özgün kılabilmek ve daha çok kişiyle paylaşmak istiyorum. Aileme özellikle oğluşuma daha çok vakit ayırmak istiyorum. Onunla yaptığımız doyumsuz sohbetleri daha uzun kılmak, akşam konuşmalarımızın, üzerini ne zaman değiştireceksin?, ne zaman ödev yapacaksın?, bilgisayarın başından ne zaman kalkacaksın? şeklindeki diyalogların dışına çıkması en çok istediğim... Sürekli didikleyen, can sıkan, her akşam aynı soruları soran sıkıcı anne modundan çıkmalıyım ben bile kendimi sinir bozucu bulmaya başladım:(( Yoğun bir iş günü ardında eve geldiğimde, yemek faslını bitirip kocamla sohbet edip, birlikte bir film izleme gücünü edinip, bir yerlerde uyuya kalıp akşamımızı rezil etmemek için çaba göstermeliyim...TV başında sürekli uyuyan yaşlı ninelere döndüm...aslında uyumuyorum sadece gözlerimi dinlendiriyorum ama kimse anlamıyor:)))) gün içindeki enerjim eve gelince kalmıyor, pilim bitiyor sanki ne yapmalı? ne etmeli? bu işe bir çözüm bulunmalı...Vitamin kürleri yapılıp vücudu ayağa kaldırmalı...bir check up yaptırılıp eksikler bulunmalı ve derhal yerine konmalı:))

Görüldüğü üzere bu yazı cıvımaya başladı, bu kadar uzun süre ciddi kalmaya bünye müsait değil iyisimi yeni yıl dileklerini kısa tutup ufak ufak uzamalı...
Gerek facebook'dan gerek blogdan bolcana konuştum bu sene, bana dayanıp dinlediğiniz ve desteklerinizi hiççç eksik etmediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum...Sizlerden aldığım övgüler, güzel sözler beni birşeyler karalamak adına çok yüreklendirdi...sayenizde kendimi ifade edebilecek, kafamı dağıtacak bir hobi edinmiş oldum...

Hepinize, öncelikle sağlıklı, başarılı, sevgi dolu, bolluk bereket içinde geçen bir yıl diliyorum...Adet üzerine seneye buluşmak ümidiyle sevgiyle kucaklıyorum...